Pek çoğunuz Mel Gibson’ın başrollerini paylaştığı “Cesur Yürek” filmini seyretmişsinizdir. Mel Gibson, İskoçya’nın tarihine adını yazdıran Sir William Wallace’ı canlandırmıştı. William Wallace, İskoçya’nın tarihinde ülkesini İngilizlerin saldırılarına karşı savunan cesur şövalye olarak biliniyor.
Tabi İskoçya denilince genelde ilk akla gelen ” İskoç eteği giyen ve gayda çalan erkekler” olur aslında… İskoç dilinde kilt adı verilen bu etek İskoç tarihinde önemli bir yere sahiptir ve bu nedenle sıkça karşımıza çıkar. Ancak gayda sesinin tarihte kalması mümkün değil. Çünkü ülkenin meşhur müzik aleti gaydanın sesi o kadar etkili ki bazen İskoç eteği giyen askerlerin cesur adımlarında insanın içini kıpır kıpır eden gayda seslerinin de etkisi vardır herhalde diye düşünmeden edilmiyor.
İskoçya Britanya’nın kuzeyinde yer alan ve fazla büyük olmayan bir ülke. Sokaklarında Ortaçağın mistik havasını soluyabileceğiniz ülkenin başkenti ise Edinburg… İskoçya’nın tarihine yakından bakmak için özellikle bu şehri ziyaret etmek gerekiyor.
Çünkü 14. yüzyılda başkentinde yaşanan cadı avları, Ness nehrinde var olduğu düşünülen Loch Ness canavarı ve sonraki yıllarda meydana gelen veba salgını Edinburg’a efsanevi hikayeler kazandırmış. Efsane şehir Edinburg, eski ve yeni olmak üzere iki bölüme ayrılmış.
Eğer Edinburg, Craigmillar Kalesi, Hollyroodhouse Sarayı, İskoç Viski Müzesi, St. Cites Katedrali, Hollyrood Manastırı gibi tarihi mekânları gezmek istiyorsanız, eski Edinburg kısmında Royal Mile yoluna gitmelisiniz. Kendisini 14. yüzyılda hissetmek isteyenler halen bir Ortaçağ siluetiyle yükselen bu yapıları ziyaret ederek geçmişe dönük bir yolculuk yapabilirler. Çünkü tam bir ortaçağ klasiği olan kaleler tüm heybetiyle görülmeye değer…
Hollyroodhouse sarayı ise 12. yüzyılda rahibelerin ibadet yeri olarak kullanılmış olmasına rağmen ilerleyen zamanlarda İngiliz Kraliyet ailesinin şehre yaptığı gezilerde onlara ev sahipliği yapmış. Ancak bölgede sadece tarihi yapılar yok. Royal Mile yolunun dar sokaklarından ilerleyerek İrlanda Mahallesi sayılan Cowgate’a çıkabilirsiniz. Burada oldukça sevimli cafeler ve hediyelik eşya dükkânları bulunuyor.
Şehrin yeni tarafında ise hayat oldukça hızlı ve modern. Pek çok ünlü mağazayı bir arada bulabileceğiniz Princess Street Edinburg’un en ünlü caddesi. Elbette ki gezilecek alanlar bunlarla sınırlı değil. Edinburg Rose, Edinburg George caddeleri ve müthiş bir manzaraya sahip Calton Hill tepesi de görebileceğiniz yerler arasında…
Şehrin barındırdığı pek çok efsane var. Üstelik bu efsanelere ev sahipliği yapan bölgeler ya da heykeller de mevcut. Bunlardan en çok bilineni sahibi John Gray’in ölümünden sonra mezarının başında tam 14 yıl bekleyen bir köpeğin anısına dikilmiş olan Bobby heykeli. Heykel sonsuz sadakati temsil amacıyla dikilmiş. Diğeri ise eskiden fakir ve vebalı insanların, zengin kesime hastalık bulaştırmaması için ayrılmış çok kötü ve pis şartları olan “close” denilen alanlar. Bu alanlardan bir tanesi ünlü Mary King Close… İsmini tanınmış bir avukatın kızı olan Mary’nin de burada yaşamış olmasından dolayı almış, üstelik hayaletinin hala o alanda dolaştığı efsanesi buranın turistler tarafından merak edilmesini sağlıyor.
Şehirde bunun gibi pek çok hayalet ve cadı avı hikâyesi anlatılıyor, hatta yer altında inşa edilen ve eskiden yine fakir halkın yaşadığı erzak odalarına “hayalet turları” denilen geziler düzenleniyor. Korkunun adrenalin olduğunu düşünenler, cesurların vatanı hırçın İskoçya’nın mistik şehri Edinburg’a yolculuk ederek özellikle gece düzenlenen bu turlara katılabilirler.
Kaynak: blog.prontotour.com
0 Yorum Yapıldı