Rusya’nın en görkemli şehirlerinden biri olan St Petersburg’dan bahsederken birçoğumuzun gözünde ilk canlanan yapı dünyaca ünlü Hermitage Müzesi’dir. İngiltere’deki British Museum’dan ve Fransa’daki Louvre Museum’dan sonra dünyanın en büyük ve en önemli müzesi olarak bilenen Hermitage Müzesi, şehrin en önemli turizm noktası olarak kabul ediliyor. Turistik öneminden ziyade sahip olduğu 3 milyondan fazla sanat eseriyle dünya üzerindeki en önemli sanat merkezlerinden biri olarak bilinen Hermitage Müzesi, tam da bu özelliği nedeniyle Guinness rekorlar kitabına girmeyi başarmış. Sizleri Rusya’nın övünç kaynağı olan bu müzeyi daha yakından tanımaya davet ediyoruz…
DÜNYANIN EN BÜYÜK MÜZELERİNDEN BİRİ
1764 yılında ünlü Rus Çariçesi Katerina’nın bir müzayededen 200 tablo alıp bunları saklama isteğiyle temellerinin atıldığı düşünülen Hermitage Müzesi, aynı zamanda tarih boyunca Rusya’nın en önemli yönetim merkezi olan Kışlık Saray olarak bilinmektedir. İlk koleksiyonların oluşturulmasından sonra çok sayıda çar ve çariçeye ev sahipliği yapan Kışlık Saray, yeni sahipleri tarafından da her daim yeni eser eklenmesi bakımından korunmuş ve geliştirilmiş. 1917 yılına kadar halkla alakası olmayan ve sadece saray halkının kişisel sanat galerisi olarak görev yapan eserler bölümü, 1917 Ekim devrimi ile sarayın tamamıyla birlikte müze haline getirilmiş. Hem Ekim Devrimi sırasında hem de daha önceki yıllarda yaşanan savaşlar nedeniyle taşınma ve kaçırma gibi olaylar esnasında ciddi eser kaybına uğrayan müze, buna rağmen hala dünyanın en büyük 3 müzesinden biridir.
REHBER İLE GEZMEK ÇOK ÖNEMLİ
Barok mimarinin dünya üzerindeki en nadide örneklerinden biri kabul edilen Hermitage Müzesi 2 km uzunluğunda bir dış cepheye sahip. Müzenin tamamı gezildiğinde kat edilmiş toplam mesafe 25 km oluyor. Hem büyüklüğü hem de sahip olduğu eserlerin sayıca fazlalığı nedeniyle müzenin tamamını bir günde gezmek zor. Hatta bir efsaneye göre her bir esere yalnızca 3 saniye ayrıldığında dahi müzenin tamamı ancak 3 ayda bitiyor. Bu nedenle Hermitage Müzesi’ni rehber eşliğinde gezmeniz çok önemli. Çünkü çok büyük olan müzeyi kendi başınıza gezmeye kalkıştığınızda hem önemli eserleri kaçırabilir, hem de vakit kaybetmiş olursunuz.
HER KATINDA FARKLI DÖNEMLER BULUNUYOR
Toplamda 3 kattan oluşan müzenin her katında farklı ülkelere ve farklı dönemlere ait bölümler bulunuyor. 1. kat antik dönemden 15. yüzyıla kadar tüm dünyadan toplanan eserlerle dolu. Birçok uygarlığın geçmişine ışık tutan bu kattan başlayarak 3. kata doğru ilerlediğinizde aynı zamanda ciddi bir dünya tarihi turu yapmış oluyorsunuz. Müzenin 2. katında ise aynı şekilde 15-18.yüzyıl arasındaki eserleri ait oldukları ülke ve uygarlıklar bölümlerinde (salonlarda) inceleyebilirsiniz. Müzenin 3. katında ise 18. yüzyıldan günümüze kadar olan dönemin ilgili eserleri sergilenmektedir. Osmanlı dönemine ait eserlerin en yoğun olarak yer aldığı bölüm ise 2. katta bulunmaktadır.
DÜNYANIN İLK HALISINI GÖREBİLİRSİNİZ
Müzede savaş eşyalarında tutun antik tarihlerde insanların yaşam biçimlerine dair ipuçları veren çok sayıda koleksiyon bulunuyor. Örneğin dünyanın ilk halısını Hermitage Müzesi’nde görmek mümkün. Bu tür koleksiyonların yanı sıra dünyanın en ünlü sanatçılarının eserleri de bu müzede sergilenmektedir. Ünlü Rönesans sanatçısı Picasso’nun tablolarının müzenin sıradan parçaları olduğunu söylesek abartmış olmayız. Sahip olduğu eserlerden bağımsız olarak da hayran bırakacak ayrıntılara sahip olan müze, aynı zamanda Rusya tarihinin en önemli yönetim merkezi olmasından kaynaklı kendi başına bir sanat eseri olma özelliği taşır. Müthiş güzellikteki tavan işlemeleri, ihtişamlı avizeler ve saymakla bitmeyecek yüzlerce ayrıntı, yapıyı eserlerden bağımsız bir şekilde gezme gerekliliğini açık şekilde hissettirir.
Kaynak:blog.prontotour.com
0 Yorum Yapıldı