Farklı kültürlere ev sahipliği yapan Lübnan’ın başkenti Beyrut, egzotik yaşantısıyla sizi hem şaşırtacak, hem de içine çekecek. Yaşadığı Kardeşler Savaşları nedeniyle bir dönem sıkıntılar yaşayan şehir, günümüzde küllerinden doğmuş vaziyette. Tarihi ve modern yapıların iç içe olduğu, gece hayatının hareketli yaşandığı ve Avrupa’ya çok yakın olan bu Orta Doğu şehri, kültürüyle kendisini görmeye gelenlere çok şey sunuyor.
ŞEHİR TURUNDA NELER VAR?
Beyrut için genel olarak Orta Doğu’nun Paris’i yakıştırması çok yapılıyor. Şehri keşfetmek için yapacağınız gezintide önce birbirinden şık kafeler, restoranlar ve ünlü markalar ile Paris sokaklarını hatırlatan Solidere‘e gitmenizi tavsiye ederiz. Bu bölgede inşa, onarım, düzenleme ve güzelleştirme çalışmalarını üstlenen firma olan Solidere, bölgeye güncel ismini verirken aynı zamanda çalışmalar esnasında Roma dönemine ait çeşitli eserler bulmuş ve günümüzde modern şehir yapısı içerisinde bunları ziyarete açmış.
Yürüyerek gezeceğiniz bu bölgede, saat kulesi ile meşhur Nejmeh Meydanı, meydanda yer alan tarihi Ortodoks Kilisesi, tarihi Roma Hamamı kalıntıları, Osmanlı döneminde kışla olarak inşa edilen ve günümüzde Başbakanlık ve Parlamento olarak görev yapan binaları, Birleşmiş Milletler Binası, Lübnan’ın yeniden yapılanmasında önemli rol oynayan eski Başbakan Refik Hariri’nin mezarı ve Mohamed El-Amin Camii göreceğiniz yerlerin başında yer alıyor.
Osmanlı döneminde Lübnan Emiri Dürzi lider 2. Beşir Çehab tarafından yaptırılan Beiteddine Sarayı, şehirde görülmesi gereken yerlerden. 1812’de inşasına başlanan ve dıştan mütevazı görüntüsü ile içerisindeki zenginliği iyi saklayan bu saray, Lübnan’ın feodal mimarisinin en önemli eseri.
BEYRUT GECE HAYATI
Beyrut’un dillere destan bir gece hayatı bulunuyor. Binaların teraslarında ve üst katlarında birçok eğlence mekanı bulunan şehirde gidebileceğiniz çok yer var. Beyrut’un bar ve kulüplerle dolu meşhur Gemayzeh Caddesi; biraz İstanbul’daki Asmalımescit’i andırıyor. Buradaki kafeler ve barlarda dolaşabilir, size uygun olanında Beyrut gece hayatını yaşayabilirsiniz.
BEYRUT’TA ALIŞVERİŞ
İç Savaştan önce Beyrut için “Orta Doğu’nun Paris’i” olarak görüldüğünü belirtmiştik. Şimdilerde ise bu sıfatı doğrularcasına, dünyaca ünlü markalar şehirdeki yerlerini almışlar. Dior’un mağaza açması, Chloe defilesi ve Tom Ford gibi modanın öncülerinin şehre uğramasıyla Beyrut, alışverişin önemli merkezlerinden biri haline gelmiş.
Eğer pahalı markalar peşinde değilseniz, hediyelik eşyalar veya bölgeye özgü şeyler arıyorsanız gidebileceğiniz bir diğer yer olan, Hotel Vendome’un karşısında kıyı şeridindeki ara sokağın derinliklerindeki kireç badanalı evleri ziyaret edebilirsiniz. Buralarda ipek ve pamuklu kumaştan yapılmış; el işi rengarenk ve orijinal kaftanlar bulabilirsiniz. Aynı zamanda bu bölgede, otantik kıyafetler, mücevherler ve birçok el işi eserleri bulabilirsiniz. Lübnan’ın ilk çiftlik pazarlarından El Tayeb Pazarında sezonluk, organik ürünler satılıyor. Pazarın amacı, tüketicilerin ürünleri doğrudan üreticiden almasının sağlanması.
KÜÇÜK BİR LİMAN KENTİ BYBLOS
Beyrut’un kuzeyinde yer alan cıvıl cıvıl Byblos kenti, limanı ve güzellikleri dışında birçok şeyi barındırıyor. Sığ sularda yer alan gövdesi boyanmış tekneler ile suyun kenarında yer alan sedir ağaçları bu bölgede ilk gözünüze çarpanlar arasında. Şehrin tarihçesi kesin olarak bilinmemekle birlikte 7000 yıl öncesine kadar uzanmakta olduğu bilim adamlarınca tahmin ediliyor. Büyük bir ticaret limanı olan Byblos zamanında antik Mısır ile gelişmiş olan ticari ve kültürel ilişkileri sebebi ile bölgede papirüs ticaretine hakim bir kentmiş. Bu sebeple de şehre Yunanca da Papirüs anlamına gelen Byblos adını da yine Yunanlılar vermiştir.
Bugünkü modern Latin, Arap ve Yunan alfabesinin temeli olan ilk lineer alfabeyi de bulanlar Finikeliler olmuş ve alfabe ile ilgili en eski eser Byblos da bulunmuş. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki bu kentte, aynı zamanda bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm Akdeniz uygarlıklarının izlerini görebilirsiniz. Mısır Tapınağı, Kraliyet Mezarlığı, Roma Tiyatrosu, kiliseler ve camiler bu kentte bulunuyor ve belki de barındırdığı bu çeşitlilikten dolayı Byblos, kültürel etkinliklerin gözde mekanı olarak popülaritesini gün geçtikçe arttırıyor.
EŞREFİYE MAHALLESİ
Beyrut’un en eski ve büyüleyici semtlerinden bir tanesi ise Eşrefiye Mahallesi. Önemli bir turist merkezi olarak da görülen bölge, lüks apartmanları ve elbette eğlence düşkünleri için kafe ve barlarıyla biliniyor. Burası aynı zamanda Sursock Caddesi‘ndeki sanat galerisiyle öne çıkan Sursock Müzesi ve onun karşısında yer alan 19- yüzyıldan kalma Sursock Palace gidebileceğiniz yerlerin başında geliyor. Batısında Müslümanları, doğusunda ise Hristiyanlar’ı barındıran ve İç Savaş sırasında önemli yere sahip olan “Yeşil Hat” denilen yolda yürüdüğünüzde binaların hala oyuklarla dolu olduğunu görürsünüz.
Beyrut’a yaklaşık 30 dakika mesafede Lübnan dağlarının eteklerinde, Köpek Nehrinin ve vadisinin kenarında yer alan Jeita mağaraları da görülmeye değer. Karstik oluşumlar ile şekillenmiş Jeita’da, yukarı ve aşağı olmak üzere 2 adet mağara bulunuyor ve mağaralara teleferikle çıkılıyor…
TARİH DÜŞKÜNLERİNİN ADRESİ BAALBECK
Eğer tarihe ilgi duyuyorsanız, Baalbeck’i görmeden dönmemelisiniz. Beyrut’a yaklaşık 2 saatlik mesafedeki bu antik kent, Roma tapınakları barındırıyor ve Orta Doğu’nun en önemli antik kentlerinden bir tanesi olma özelliğini koruyor. Şehirdeki bir diğer önemli eser ise, büyük Al Omari Camii’dir. Beyrut’un bozulmamış en eski yapıları arasında yer alan bu cami 13. yüzyıldan kalmadır. Önceleri Haçlılar’ın St.John Katedrali olan bina, 1291 yılında Memluklar tarafından camiye dönüştürülmüş. Bölgeye gittiğinizde, eserin daha önce Roma tapınağı olduğuna dair kanıtları da rahatça görebilirsiniz.
Kaynak : blog.prontotour.com